Ana Sayfa > Otizm Platformu 1. Otizm Bildirgesi

Genel Bilgiler

Otizm Platformu nedir? Niçin oluşmuştur?

Otizm Platformu Türkiye’deki otizmli bireylerin ekonomik, sosyal ve kültürel hayata tam katılımlarının sağlanması amacıyla bu alanda çalışan 14 sivil toplum örgütünün kurduğu bir oluşumdur. Örgütler ağırlıklı olarak otizmden birincil derecede etkilenen aile bireylerinden oluşmaktadır. Otizm Platformu, otizmle ilgili toplumsal bilinçlendirme ve yapılandırma çalışmalarında lobi faaliyetleri ve iletişim çalışmaları gerçekleştirmeyi hedeflemektedir.

Vizyonumuz

Otizmli kişilerin birer birey ve yurttaş olarak tanındığı ve her türlü haklarının güvence altına alındığı bir Türkiye…

Misyonumuz

  • Türkiye’de toplumsal ve kamusal alanda otizmin bilinirliğini sağlamak ve bu alanda etkili bir kamuoyunun yaratılması için çalışmak
  • Otizme ve genelde engellilere karşı ayrımcılığın ortadan kaldırılmasını sağlamak
  • Otizimli kişilerin bağımsız olarak toplumsal yaşama katılımının (eğitim, günlük yaşam, iş yaşamı ve sosyal yaşam) önündeki engellerin ortadan kaldırılmasını, bireylerin hak ve özgürlüklerinin korunmasını sağlamak
  • Eğitim ve sağlık uygulamalarının bilimsel temellere dayanarak uygulanmasına yardımcı olmak
  • Bu alandaki yasal düzenlemelerin gerçekleşmesine katkıda bulunmak
  • Benzer amaçlı çalışan uluslararası kurumlarla işbirliği yapmak

İlke ve Değerlerimiz

Otizm Platformu,

Bütün faaliyetlerinde katılımcılığı ön planda tutar
Her türlü ayrımcılığa karşıdır
Devletten, hükümetlerden, siyasi partilerden ve diğer iktidar odaklarından bağımsızdır.
Üyelerinin kendi aralarında ve diğer sivil toplum kuruluşları ile arasındaki karşılıklı anlayış, deneyim paylaşımını ve işbirliklerini önemser
Üyelerinin faaliyetlerini görünür kılmayı ve bu faaliyetlere katma değer yaratmayı ilke ve hedefleri arasında benimser.

Platformu Oluşturan Sivil Toplum Örgütleri

  • Ankara Otistik Bireyler Derneği – ANOBDER, Ankara
  • Bursa Otistik Çocuklar Eğitim ve Dayanışma Derneği – BOÇED, Bursa
  • Down-Otistik Çocukları Koruma ve Yönlendirme Derneği – DOÇDER, Denizli
  • Emiralem Sabahat Akşiray Otistik Bireyler Destekleme Derneği – SAOBDER, İzmir
  • İLGİ Otistik Çocukları Koruma Derneği, Ankara
  • Otistik Çocukları Eğitim ve Yaşatma Derneği – OÇEYDER, Edirne
  • Otistik Çocukları Koruma ve Yönlendirme Derneği – ODER, İzmir
  • Otistik Çocuklarla Yaşam Derneği – OYAD, İstanbul
  • Otistikler Derneği, İstanbul
  • Otistik ve Zihinsel Engelli Çocuklar Derneği – OZDER, İzmir
  • Otizmle Mücadele Eden Aileler Derneği – OMAD, İstanbul
  • Sakarya Otizmle Yaşam Derneği – SOYDER, Sakarya
  • Tekirdağ Otistik Çocukları Koruma Derneği – TOÇOKDER, Tekirdağ
  • TOHUM Türkiye Otizm Erken Tanı ve Eğitim Vakfı, İstanbul

OTİZM

Otizm nedir?

Otizm, doğuştan olan, beynin ve sinir sisteminin farklı yapısından ya da işleyişinden kaynaklandığı kabul edilen nörobiyolojik bir bozukluktur. Başkalarıyla etkileşimde bulunmayı engelleyen ve kişinin kendi iç dünyasıyla baş başa kalmasına yol açan otizm, genellikle 3 yaştan önce ortaya çıkmakta ve bireylerin sosyal iletişim, etkileşim ve davranışlarını olumsuz olarak etkilemektedir. Bunun sonucunda çocuklarda:

Göz kontağı kurmama,

  • Konuşulan dilin gelişiminde gecikme olması ya da konuşmanın hiç gelişmemiş olması,
  • Konuşması yeterli olan kişilerde, başkaları ile söyleşiyi başlatma ya da sürdürmede belirgin bir bozukluğun olması, basmakalıp, yineleyici (ekolali) ya da özel bir dil kullanması,
  • Streotip hareketler(ellerini kanat gibi çırpma, parmak uçlarında yürüme, kendi çevresinde dönme şeklinde yineleyici hareketler),
  • Gelişim düzeyine uygun çeşitli, imgesel, ya da toplumsal taklitlere dayalı oyunları kendiliğinden oynamama,
  • Kendilerine ve çevrelerine yönelik zarar verici davranışlar,
  • Çeşitli ilgi takıntıları, davranış takıntıları(bir şarkının bir bölümünü tekrar tekrar söyleme, dolapların kapaklarını sürekli olarak açıp kapatmak, ayak parmaklarının ucunda odanın bir ucundan öbür ucuna koşturmak v.b.)

Otizme sahip çocukların önemli bir bölümünde, çeşitli düzeylerde zeka gerilikleri, epilepsi nöbetleri, sindirim ve boşaltım sistemi sorunları gibi sağlık sorunları ile uyku ve beslenme bozuklukları gibi günlük yaşam sorunları da görülmektedir.

Amerikan Psikiyatri Birliği’nin 1994 yılında öne sürdüğü ölçütlere (DSM-IV) göre otizm, sosyal ve iletişim alanlarında yaşam boyu süren güçlükleri tanımlaması nedeniyle, yaygın gelişimsel bozukluklar ana başlığı altında bulunur. Bu ana başlık altındaki diğer bozukluklar; Asperger bozukluğu, çocukluk dezentegratif bozukluğu, Rett bozukluğu ve başka türlü adlandırılamayan Yaygın Gelişimsel Bozukluktur.

Otizmin nedenleri nelerdir? Tedavisi var mıdır?

Otizmin genetik tabanlı olduğu görüşü ağırlıktadır. Bu konuda yapılan çalışmalarda bazı ipuçları bulunmakla birlikte, çalışmalar henüz sonuçlanmamıştır ve otizme neden olan genler belirlenememiştir. Genetik faktörlerin çevresel koşullarla tetiklenebileceği düşünülmektedir. Dolayısıyla, otizmin bugün için kabul edilen en önemli tedavi aracı, erken ve yoğun eğitimdir.

Otizmin biyolojik nedenleri bugün kesin olarak tanımlanamamaktadır. Nedenleri anlamak ve tedavisini geliştirmek üzere yoğun bilimsel araştırmalar yürütülmektedir ancak bu çalışmalardan henüz genellenmiş kesin sonuçlar alınamamıştır. Dolayısıyla, otizmin bugün için kabul edilen en önemli tedavi aracı, yukarıda anlatıldığı şekilde, erken yaşta verilmeye başlanan yoğunlaştırılmış ve bireyselleştirilmiş özel eğitimdir.

Bilimsel olarak erken yaştaki çocuk için kanıtlanmış yoğun eğitim süresi haftada bireysel ve grup eğitimi olarak 40 saattir. Belirtilen şekilde sağlanan özel eğitim hizmetlerinden yararlanan çocukların çok büyük ilerlemeler gösterdikleri; hatta, yarısına yakınının otizme özgü sorunlarının çoğundan uzaklaşarak, eğitim yaşamlarının geri kalanını genel eğitim düzeni içinde sürdürebildiklerini gösteren çok sayıda uluslararası bilimsel araştırma mevcuttur. Bu anlamda, dünyada otizm eğitimi konusunda gelişmiş ülkelerde uygulanan yoğun eğitim süresi, haftada en az 20 saat bireysel eğitimdir.

Dünya’da Otizmin Yaygınlığı

Tüm dünyada tanılama bilimselliği kabul edilmiş gelişim değerlendirme ve ölçme kriteri olarak kullanılan DSM- IV ölçütlerine göre her 150 çocuktan birinin otizmden etkilenmiş olduğunu görülmektedir.

Otizm Platformu Bildirgesi

Günümüzde çocuklara otizm tanısı üç yaştan önce konabilmektedir. Dolayısıyla, erken eğitimin en önemli önkoşullarından birini yerine getirmek olanaklıdır. Ancak, otizm tanısı alan çocuklara yoğun özel eğitim verme konusunda ülkemizde önemli yetersizlikler bulunmaktadır.

Bu bildirgede amaç, otizmli çocuklara tüm eğitim hayatları boyunca daha kaliteli eğitim imkanı sunmak, geleceklerini güvence altına almak ve onları topluma kazandırmak için farkındalık yaratmaktır.

Bu amaç diğer engel grupları için de geçerli gibi gözükse de, otizmi diğer engel gruplarından ayıran çok önemli farklar vardır. En önemli fark; erken tanı ve erken eğitimle otizmli çocukların sorunlarına ilişkin çok büyük kazanımların olması, sosyal yaşam içinde yalnız tüketici konumundan çıkıp üreten ve değer katan yurttaşlar olabilmelerinin mümkün olmasıdır.

Ülkemizde sağlıklı istatistikler olmamasına rağmen, 1/150 oranı temel alınarak tüm ülke nüfusu içinde yaklaşık 450.000 otizmli birey olduğu tahmin edilmektedir. Aynı oran temel alındığında, 0-14 yaş grubunda 125.000 civarında otizmli çocuk olduğu öne sürülebilir.

MEB verilerine göre, Türkiye genelinde devlet okullarında sadece 2114 otizmli çocuğun eğitim aldığını göstermektedir. Bu çocukların ve ailelerinin eğitim gereksinimlerinin karşılanmasının önündeki en önemli engel, ülkemizde otizmli çocuklara eğitim ve terapi verecek donanımda ve yeterli sayıda öğretmen ve terapist olmaması ve yetiştirilememesidir. Bu engelin en önemli kaynağı ise, üniversitelerimizde yeterli sayıda program ve öğretim üyesi bulunmamasıdır.

Ek 1’de belirtilen maddelerde değinileceği gibi; eğitsel değerlendirme yapabilecek personelin, otizmli çocuklara uygun ve nitelikli özel eğitim hizmetlerini verebilecek öğretmenlerin, dil ve konuşma terapistlerinin, uğraşı terapistlerinin ve sosyal hizmetlilerin yetiştirilmesi en öncelikli hedef olmalıdır.

Bunun için; acilen üniversitelerimizde ilgili bölümler ve bu bölümlerde lisans ve lisansüstü programları açılmalıdır. Bunun gerçekleştirilebilmesi için ise öncelikle öğretim üyesi boşluğu doldurulmalıdır. Mevcut öğretim üyesi açığı bugün bazı üniversitelerimizin özel eğitim bölümlerinde yürütülen lisans programlarını kapanma tehlikesiyle karşı karşıya bırakmıştır. Ne yazık ki, ülkemizde son yıllarda özel eğitimde meydana gelen olumlu yasal gelişmeler uygulamaya yeterince yansıyamamıştır. Bu noktadan hareketle, kurumlar üstü bir öneme sahip olduğunu düşündüğümüz bu konunun ivedilikle çözüme kavuşturulabilmesi için başta MEB ve YÖK olmak üzere bu konuyla ilişkili tüm kurumların etkin biçimde işbirliği yapmaları, geçici basit çözümlerden kaçınarak kalıcı orta ve uzun dönemli yöntemlerle bu eğitim açığı doldurulmalıdır.

Unutulmamalıdır ki, ülkelerin gelişmişlik düzeyi, ekonomik kalkınmanın yanı sıra, eğitimin niteliğiyle de ölçülmektedir. Özel eğitimdeki gelişmişlik düzeyi ise, ülkelerin eğitim düzeylerinin en önemli belirleyicisidir.

Saygılarımızla,

OTİZM PLATFORMU

EK 1: TESPİTLER VE BEKLENTİLER

EK 2: TÜRKİYE’DE GELİŞİMSEL YETERSİZLİK ALANI VE ÖZEL EĞİTİM RAPORU

EK 3: ON YEDİNCİ MİLLÎ EĞİTİM ŞÛRASI KARARLARI

EK 1- TESPİTLER VE BEKLENTİLER

  1. Aşağıdaki maddeler Türkiye’de otizm ile ilgili şartların tespiti ve beklentilerimizi içermektedir. Otizm Platformu olarak; öncelikle Türkiye’de devlet nezdinde her türlü kararın tartışıldığı ve alındığı ortam ve süreçlere dahil olarak, destek vermeyi ve yer almayı talep ediyoruz.
  2. Otizmin tedavisinde en önemli şart, erken tanı ile birlikte başlayan erken eğitim sürecidir. 0-3 yaş grubunda otizm tanısı almış olan, otizm şüphesi olan veya 0-3 yaş gelişiminde ciddi gerilikler tespit edilmiş çocukların haftada en az 20 saat eğitim almaları gerekliliği bilimsel olarak ispatlanmıştır. Bu noktadan hareketle, 0-3 yaş grubu için “Erken Çocukluk Eğitim Programı” geliştirilerek evde ve olası kurumda uygulamaya konmalıdır. Yeni müfredatlar; akademisyenlerden, Sivil Toplum Kuruluşu (STK) temsilcilerinden ve konunun uzmanlarından oluşan bilimsel kurullar tarafından biçimlendirilmeli ve içeriklerin mutlaka bilimsel temele dayalı olması sağlanmalıdır. Ülkemizde erken eğitimden sorumlu bağımsız kurumlar bulunmamakta, Rehberlik Araştırma Merkezleri(RAM)nin bu konuda görev üstlenmeleri beklenmektedir. RAM’lar ise, gerek personel yetersizliği, gerekse iş yükü çeşitliliği gibi nedenlerle erken eğitim hizmetleri yürütmede yetersiz kalmaktadır. Öte yandan, yalnızca otizme sahip olan değil, özel eğitime gereksinim duyan tüm çocuklar için erken eğitim büyük önem taşımaktadır. Bu hizmetler ise, ailelerle yapılan işbirliğiyle genellikle evlerde yürütülmektedir. Pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de belirtilen hizmetleri sağlamada erken eğitimden sorumlu bağımsız merkezlerin kurulmasında büyük yarar olduğu düşünülmektedir.
  3. RAM’lardaki Özel Eğitim Değerlendirme Kurulu işler hale gelene ve personel açıkları giderilene kadar, her bölgede otizmde uzmanlaşmış RAM’lar oluşturulmalı ve çocuklar bu RAM’lara yönlendirilmelidir. Bu uygulama için, konuda uzman kuruluşlardan ve kar amacı gütmeyen STK’lardan program ve personel desteği alınması önerilmektedir. Ayrıca otizmli çocuğun ailesinin görüşleri ve onayı ile birlikte devam ettiği eğitim kurumunun da görüşü alınmalıdır.
  4. Otizmli çocukların eğitsel değerlendirmesi büyük önem taşımaktadır. Dolayısıyla RAM’larda otizmli çocuklarla kullanılmak üzere eğitsel değerlendirme araçları ülkemize kazandırılmalı ve bu araçların uygun şekilde kullanılabilmesi için gerekli personel eğitimleri sağlanmalıdır. Gerekli personel yetiştirilinceye kadar, konuda uzman kuruluşlardan ve kar amacı gütmeyen STK’lardan destek alınması önerilmektedir.
  5. Personel yetersizliği konusunda;
    Türkiye’de gelişimsel yetersizlik (otizm ve zihin engeli) alanındaki özel eğitim öğretmeni gereksiniminin en az 7.000 olduğu, bu öğretmenlerden yaklaşık 2.000 adedinin ise otizm alanında uzmanlaşması gerektiği sonucu çıkmaktadır. Oysa, bugüne kadar ülkemizde sadece 2.000 özel eğitim öğretmeni yetiştirilmiş ve bunların hiçbiri otizm alanında uzmanlık kazanmamıştır (Bakınız, Ek 2).
    Karadeniz Teknik, Marmara, On Dokuz Mayıs, Sakarya ve Selçuk ve Üniversitelerindeki özel eğitim bölümleri, lisans programı yürütebilmek için gerekli minimum öğretim üyesi gereğini karşılayamamaktadır ve kapanma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Belirtilen kadro eksikliğinin, ülkemizdeki mevcut öğretim üyesi yetiştirme sistemiyle giderilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla, kadro eksikliğini bir an önce giderebilmek için özel eğitim alanında sağlanacak lisansüstü öğrenimi burslarıyla öğrenciler yurtdışı eğitime gönderilmelidir. Ancak, yabancı dil bu konudaki en önemli engeldir. Dolayısıyla, adayların yabancı dil açığının ülkemizdeki donanımlı üniversitelerde kapatılabilmesi için acil girişimlerde bulunulmalıdır.
    Ülkemizde tüm engellilere hizmet etmek için en az 6.000 dil ve konuşma bozuklukları uzmanı gerekirken, halen bu alanda yaklaşık 50 kişi hizmet vermektedir. Sadece gelişimsel yetersizlik (otizm ve zihin engeli) alanında özel eğitim için 1.500 terapiste ihtiyaç olduğu düşünülecek olursa, dil ve konuşma bozuklukları uzmanları yetiştirmek için en kısa sürede 4 yıllık lisans programları açılmalı ve bu programlar için gerekli öğretim üyesi sağlayabilmek için yurtdışına lisansüstü eğitim amacıyla öğrenci gönderilmelidir (Bakınız, Ek 2).
    Gerekli donanıma sahip üniversitelerde özel eğitimle ilişkili hizmetler arasında yer alan uğraşı terapisi ön lisans ve lisans programları açılması gerekmektedir. Sadece gelişimsel yetersizlik (otizm ve zihin engeli) alanında çalışmak üzere 1.500 uğraşı terapistine ihtiyaç varken, bugün sadece 21 kişi bu alanda hizmet vermektedir (Bakınız, Ek 2).
    Sosyal hizmetler alanında ise tüm engelli bireylere hizmet etmek için 13.500 personel gerekirken, ülkemiz bugüne kadar sadece 2.500 sosyal hizmetli yetiştirmiştir. Oysa en az 3.000 sosyal hizmetlinin sadece gelişimsel yetersizlik (otizm ve zihin engeli) alanında çalışması gerekmektedir. Sosyal hizmet uzmanları, otizmli bireylerin ev içi yaşamlarının düzenlenmesinde ve ev içi becerilerinin kazandırılmasında, gerekli etkileşim becerilerinin kazandırılmasında ve yakın çevredeki ve toplumdaki kişilerle ilişkilerin düzenlenmesinde aileye destek olur (Bakınız, Ek 2).
    Özel eğitimle ilişkili hizmetleri sağlayacak uzmanların (dil ve konuşma terapisti, uğraşı terapisti ve sosyal hizmet uzmanı) ve yardımcı personelin kurumlarda zorunlu olarak istihdam edilebilmesi için gerekli yasal ve yönetsel düzenlemeler yapılmalıdır.
    Otizm alanında eğitim veren MEB personelinin (öğretmen, uzman, vb.) hizmet içi eğitimlerinde süreklilik sağlayarak bilgilerinin güncellenmesi ve bu personelin görev sürekliliği ile ilgili gerekli tedbirlerin alınması sağlanmalıdır. Bu niteliklerle donatılmış personelin yeterlilik sınav başarısı, özlük haklarının iyileştirilmesinde ölçüt olmalıdır.
    1999-2000 yılında kaynaştırmaya geçmiş ülkemizde mevcut sınıf ve branş öğretmenlerinin ve okul öncesi öğretmenlerinin kaynaştırma konusunda yetiştirilebilmeleri için uzaktan eğitim olanaklarından yararlanılmalıdır.
    Otizmli çocukların eğitiminde görevlendirilen usta öğreticilerin ve sözleşmeli personelin de hizmet içi eğitim programlarından yararlandırılması için gerekli yönetmelik düzenlemelerinin yapılmasına ihtiyaç vardır.
    Otizmli çocukların devam ettiği okullarda, okulda görevli tüm personelin otizmle ilgili hizmet içi eğitim alması sağlanmalıdır. Ayrıca, hizmet içi eğitimle otizm konusunda yetişmiş öğretmenlerin belli bir süre resmi kurumlarda zorunlu hizmet yapmaları önerilmektedir.
    Kaynaştırma okullarında eğitim gören tüm öğrenciler, kaynaştırma konusunda oryantasyon eğitimi almalıdırlar.
  6. Otizm dışındaki yaygın gelişimsel bozukluk (YGB) kategorilerinde yer alan engeller (Asperger bozukluğu, çocukluk dezentegratif bozukluğu, Rett bozukluğu ve başka türlü adlandırılamayan Yaygın Gelişimsel Bozukluk) MEB tarafından tanımlanmamıştır ve sistemin dışında kalmaktadır. Eğitim desteği alabilmek için aileler çocuklarının tanısına ‘otistik’ yazdırma yoluna gitmektedirler. Bu anlamda, ilgili MEB Birimleri en kısa zamanda Yaygın Gelişimsel Bozukluk yelpazesi altındaki diğer tanı kategorileri hakkında bilgilendirilmeli, bu kategorilerde yer alan çocukların da eğitim desteği alması sağlanmalıdır.
  7. Otizmli çocuklar özel, özel eğitim okulları veya kurumlarına yönlendirildiğinde, devlet tarafından verilen destek eğitim ücreti diğer engel gruplarına oranla arttırılmalıdır. Resmi yönetmeliğe göre Eğitilebilir Zihin Engelli çocuklarda 11 öğrenciye 1 öğretmen verme mecburiyeti ve öğretilebilir zihin engelli çocuklarda 8 öğrenciye 1 öğretmen verme mecburiyeti varken, otizmli çocuklar eğitim sınıflarında 4 öğrenci, 1 öğretmen ve 1 yardımcı personel bulundurulmalıdır. Dolayısıyla, otizmli çocuğun eğitimi diğer gruplardan çok daha pahalı olmasına rağmen, aynı ödenek altında bu eğitim karşılanamamaktadır. Bu da özel, özel eğitim kurumlarının mevcut ödenekle otizmli çocuklara nitelikli eğitim vermesini zorlaştırmaktadır. Kaldı ki, mevcut ödenek ile otizmli çocukların bir ayda alabildiği ders saati, almaları gereken haftalık ders saatinin yarısıdır.
  8. 36-72 ay arası okul öncesi eğitim, engelli çocuklar için zorunludur. Bu gruptaki otizm tanısı almış olan çocukların da haftada en az 20 saat eğitim almaları gereklidir. Otizmli çocukların okul öncesi eğitimlerini Okul Öncesi Eğitim kurumlarında bireysel ve grup eğitimleri ile kaynaştırmaya hazırlık esasına göre yapmaları esastır. Bu dönemde uygulanabilecek bir müfredatın acilen hazırlanmasına ve kullanıma sunulmasına ihtiyaç vardır. Yeni müfredatlar; akademisyenlerden, STK temsilcilerinden ve konunun uzmanlarından oluşan bilimsel kurullar tarafından biçimlendirilmeli ve içeriklerin mutlaka bilimsel temele dayalı olması sağlanmalıdır.
  9. Zorunlu eğitim çağındaki otizmli çocuklar için mevcut MEB müfredatı içerik olarak yetersizdir. Farklı yaş gruplarına yönelik olarak, otizmli çocuklara öğretilecek becerilerin tanımını, değerlendirilmesini ve öğretimini içerecek şekilde ve BEP geliştirmeye uygun özellikte yeni müfredatlar hazırlanmalıdır. Yeni müfredatlar; akademisyenlerden, STK temsilcilerinden ve konunun uzmanlarından oluşan bilimsel kurullar tarafından biçimlendirilmeli ve içeriklerin mutlaka bilimsel temele dayalı olması sağlanmalıdır.
  10. Okula gitmeye başlayan otizmli çocuklar yeni ortamlarına uyum sağlayıncaya kadar veya gerek görüldüğünde, veli tarafından sağlanan eğitmenlerinin okulda, sınıfta ve sınavlarda otizmli çocukla birlikte bulunmasının resmi olarak kabul edilmesi için gerekli yasal ve yönetsel düzenlemenin yapılması gerekmektedir.
  11. Zorunlu eğitim çağındaki otizmli bir öğrencinin, devam ettiği okuldan ihtiyacı olan tüm bireysel – grup- kaynaştırma eğitimlerini alabilmesi ideal durumdur. Ancak bilindiği gibi, ülkemizdeki uzmanlaşmış nitelikli personel açığından dolayı, bunu gerçekleştirmek bugünkü imkanlarla mümkün görülmemektedir. Dolayısıyla, otizmli çocuğun devam ettiği okulun dışında bireysel ve grup eğitimlerine özel, özel eğitim kurumlarında MEB eğitim desteği ile devam etmesi, gerekli alt yapı sağlanana kadar gereklidir.
  12. Resmi okullara devam edebilen mevcut otizmli çocuklara yönelik özel eğitim sınıflarının çalışmaları bakım hizmetinin ötesine geçmeli ve otizmli çocukların eğitsel gereksinimlerini karşılayabilecek Bireysel Eğitim Planları’nın (BEP) nitelikli uzman personel tarafından uygulanması sağlanmalıdır. Her ilçede mevcut ilköğretim okullarında otizmli çocuklara yönelik özel eğitim sınıflarının sayısının arttırılması gerekmektedir.
  13. Devlette bütünlük esasına dayanarak, bugünden sonra yapılacak tüm yeni okullarda; destek odası, alt sınıf vb. fiziki şartların en baştan teminini sağlamak amacıyla, MEB Okul Tip Planları’na gerekli eklemelerin yapılması şarttır.
  14. Özel Eğitim ve Rehabilitasyon hizmeti veren özel ve resmi kurum ve okullardaki hizmet kalitesini arttırabilmek amacıyla, MEB müfettişleri tarafından yapılan denetimlerin fiziki şartların yanı sıra eğitim kalitesinin tespitine yönelik olabilmesi için, eğitim kalitesini denetleyen müfettişlerin özel eğitim alanında uzman olmalarının sağlanması, müfettişlere hizmet içi eğitim programları ile destek verilmesi ve/veya bu konuda uzman kuruluşlardan ve kar amacı gütmeyen STK’lardan hizmet alınması önerilmektedir.
  15. Engelli çocukların anayasal ve yasal hakları konusunda, RAM’lar başta olmak üzere tüm MEB personeli ile ilk ve orta öğretim kurum yöneticilerinin eğitim almasına ihtiyaç vardır.
  16. RAM ve diğer MEB personeli tarafından engelli birey ailelerine, otizm tanısı alındığı anda yasal haklar konusunda ayrıntılı bilgi verilmelidir.
  17. 15-21 yaş arasındaki otizmli çocuklarımız için, okul eğitiminin sona ermeyeceği ve alışmış oldukları okulla ilişkilerinin kesilmeyeceği yeni bir düzenleme getirilmelidir. 15 yaşından büyük otizmli çocukların resmi ya da özel, özel eğitim kurumları ve rehabilitasyon merkezlerinde eğitim almaya devam etmelerinin yanında, bu yaştaki çocuklar için gerekli olan meslek edinmeye yönelik kursların Çıraklık ve Yaygın Eğitim ile Özel Eğitim Müdürlükleri tarafından ortaklaşa açılması önem taşımaktadır. Meslek okulları veya uygulama okullarının yaygınlaştırılması da orta ve uzun vadeli olarak planlanmalıdır.
  18. 21 yaş sonrası için, 4857 sayılı iş kanununun 30. maddesine göre ‘işverenler elli veya daha fazla işçi çalıştırdıkları işyerinde her yılın ocak ayı başından itibaren Bakanlar Kurulunca belirlenecek oranlarda özürlüyü meslek, beden ve ruhi durumlarına uygun işlerde çalıştırmakla yükümlüdürler.’ Bilindiği gibi, bunun uygulanması günümüz koşullarında mümkün olamamaktadır. En büyük sorun, gelişimsel yetersizliği olan bireylere iş ve mesleki alanlarda eğitim verilebilecek bir eğitim müfredatı, bu müfredatı uygulayabilecek ve destek verebilecek yetişmiş eğitimci kadrosu, özellikle sosyal hizmet uzmanı bulunmamasıdır. Dolayısıyla, işverenler bu kadrolarını doldurma konusunda istekli davranmamakta ve tazminat ödemeyi tercih etmektedirler.
    Bu nedenle, gelişimsel yetersizliği olan bireylerin ilgi ve yeteneklerini göz önüne alarak iş ve meslek edindirmeye yonelik bir egitim mufredatinin gelistirilmesi, yeterli sayıda açılacak iş ve mesleki eğitim okulları ile yetişen otizmli bireyleri uygun ise yerleştirme yapabilecek, geliştirebilecek ve izleyebilecek sosyal hizmet uzmanlarının yetiştirilmesine ivedilikle ihtiyaç vardır.
  19. 21 yaş sonrasında olan ve toplumsal becerileri bağımsız yaşamak için yeterli olmayan otizmli bireyler kendi ailelerinin yanında ya da sosyal hizmetlilerin gözetimindeki grup-yaşam evlerinde yaşamalıdırlar. Gerek aileleriyle birlikte, gerekse grup-yaşam evlerinde yaşayan yetişkin otizmli bireylerin şahsi yetenekleri ve bireysel yeterlilikleri doğrultusunda, günlük toplumsal yaşama ve iş yaşamına en üst düzeyde katılımlarını sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır.